20 Şubat 2011 Pazar

Dört Gözüm İşte Var mı ulen?

6.sınıftan beri gözlük kullanmama rağmen, şöyle kalkıp da “Amaan lensin alasını verseler, hatta Chanel lens falan olsa, yine de takmam arkadaş” diyebilirim. Yani aslında takarım ama, gözlüğün bana yakıştığını söyleyenler var.

Bir kere, gözlüklü insanlarda bir asalet oluyor. Ondan sonracıma, “inek” muamelesi görebiliyorsunuz ama bence “inek” lakabının size takılması, “hayvan, salak, at, camış” gibi lakapların takılmasından kat be kat iyidir.

Hem sonra, kalın siyah çerçeveli gözlükler gayet hoş duruyor böyle. Hani biraz “entel” havası veriyor bu da insanın hoşuna gidiyor. Ego denen şey tatmin oluyor herhalde o sırada?

Bir gün birisi bana “dörtgöz” demişti. Bu tabirden nefret etsem de, yine de duymak zorunda kaldığım için kulaklarıma lanet ediyordum. Sonra ben de bunu bana söyleyen kişinin karşısına geçtim ve gözlüklerimi çıkardım. O zaman da gümüş çerçeveli, anneanne gözlüğü gibi gözlüklerim vardı.

“Al, bah artık dört göz filan diyilimmm!”

Sonra, yine 7.sınıfta, defter kağıtlarını koparıp koparıp yuvarlak yapmıştık ve koridorda top oynuyorduk. Ben de öyle futbol seven bir tip falan değilimdir, ama kankamla oynuyorduk ve çok zevkli gelmişti.

Sonra çocuk bir hızla topu bir fırlattı ki anam, kafamın üzerinde yıldızları gördüm yemin ediyorum. Hem suratımın tam ortasına geldi o ağır şey, hem de gözlüğümü yere düşürdü. Ben de atarken napıyodum bilmiyorum, herhalde birilerini kesiyordum. Ama aşırı acımıştı. Neye uğradığımı şaşırmış, felç falan geldi sanmıştım.

Sonra bir baktım, benim o caanım, mavi çerçeveli gözlüğümün sağ camının köşesi çatlamış. Ahh içim nasıl yandı bir bilseniz. Çok fazla para bastırmamıştım gerçi, ucuzlukta almıştım ama olsun. Bir de cama at sineği konmuş gibi, her baktığım yerde feci bir parazit görüntü vardı.

Böyle 6 ay idare ettikten sonra, camları komple değiştirdim. Zaten numaram da biraz büyümüştü. Yeni camları taktıktan sonra “Hayııııırrr, at sineğini niye öldürdünüüzzz ben at sineğimi isteriiimmmm” diye sızlandığımı hatırlarım.

Sonra yaz geldi, güneş gözlerimi yakıyordu bense numaralı gözlükle dolaşıyordum. Millet D&G, Dior, Chanel gibi gözlüklerle gezerken, ben Levi’s numaralı gözlükle dolanıyordum ortalıkta. Güneşe de alerjim vardı zaten birkaç sene öncesine kadar. Sulanıyordu falan.

Neyse, birkaç sene sonra artık canıma tak etti ve güzel bir gözlükçüye gidip güzel bir güneş gözlüğü almaya karar verdim. Ama bir sorunum vardı: benim gözüm bozuktu yahu. Numarasız güneş gözlüğüyle etrafı nasıl görebilecektim ki? Lanet olsun, nasıl bozuldu bu lanet gözler falan derken, numaralı yaptırmaya karar verdik.

O da gayet güzel oldu hem. Hiç kimse fark etmiyor eheh. Camları biraz kalın ama olsun. Yine de ortalıkta elinde bir bastonla kör misali dolaşmak yerine onları takmak en iyisi sanırım.

Bu yaşımda bile (yaşımı biliyor musunuz bilmiyorum ahaha) bazen dört göz diyen oluyor ama ben yine eski taktiğimi kullanıp, gözlüklerimi çıkarıyorum ve “Bak dört göz değilim, fındıkkıran” diyorum. Sanırım en iyisi.

Ayrıca, gözlüklü olmayı da seviyorum. Boşver tak gitsiiin.

1 yorum:

  1. ahahaha ama ben de gözlüklüyüm ve nefret ediyorum yaa

    YanıtlaSil

oh teşekkürler! sosisli pasta kazandınız