24 Şubat 2011 Perşembe

Tadım yok tuzum var

Bugün o kadar değişik bir ruh hali içindeyim ki, tıpkı başlıkta belirttiğim gibi tadım yok, tuzum var. Oysaki sabah normal uyandım, kahvaltı ederken sakin, evden çıkınca agresif bir ruh halindeydim. Sonra toparlandım galiba ben de hatırlamıyorum. Ama öğlen eve döndüğümde bir uyuşukluk üzerimde; bir ağırlık. Sıkıntıdan bir ton yemek yedim, üzerine de zeytinyağlı yaprak sarma yedikten sonra, koca bir paket (yeni çıkmış bu çok fena bir çikolata) Karam yedim. Evet bunları sadece sıkıntıdan yaptım. Nedenini de bilmiyorum yalnız neden sıkıldığımın.

Ve sonradan fark ettim ki, kullanmayı hiç sevmediğim ve zaten genelde de kullanmadığım tuzu, bugün yemeklerime bolca serptim. Zevk aldım mı? Evet aldım galiba. Ama farkında değildim, sadece laf olsun torba dolsun diye ekledim tuzu. Başlık biraz da bu yüzden tuzla ilgili bir şey sanırım.

Öğleden sonra da sıkıntım devam etti ve Kanal D’yi açtım. Orada da Yaprak Dökümü vardı, düşünün artık oturup onu bile izledim sıkıntıdan. Arşivimde izlemediğim bir film vardı, Fame. Daha dün almıştım D&R’dan (ayıptır söylemesi 5 liraya, eheh). İzlemek istiyordum ama ona bile üşendim. Sonra aldım kumandayı elime, cak cak cak kanalları değiştirirken, elbette, artık bir fenomene dönüşmüş olan İzdivaç programlarından sadece bir tanesi denk geldi. Sanırım şu Sihirli Annem’deki Suzan’ın sunduğuydu. Ama görünürde, evlenmek isteyen herhangi bir yaşlı başlı teyze yoktu. Amca da yoktu. Sadece Semiha Yankı, çıkmış şarkı söylüyordu. Eurovision’a katıldığı seneyi elbette hatırlamıyorum ama, sen İzdivaç’a çıkacak kadın mıydın be Semiha Abla? Sen değil miydin, “Seninle bir dakika, umutlandırıyor beni. Bir dakika siliyor canım, yılların özleminiii” diyen. Aah ah, zaten 70lerde yaşamak varmış. Gerçi o şarkı 70 yılına ait değil ama neyse.

Sonra Kanal 7 denk geldi. Ana Sütü isimli, “gerçek kesit”imsi bir program. Köyün birine tayin olan iyilik meleği öğretmenimiz, maddi durumları düşük bir aileye yardım falan ediyordu. Bu ailede de yaşlı bir kadın vardı, kadının oğlu ve gelini. Gelin de öyle bir sürtük ki, aman allahım taş kalpli mübarek. O kadıncağıza ne biçim davranıyor yahu, bu ne cadalozluk? Kocası da saftirik, hiçbir şeyden haberi yok. Ulan o senin karın, belli ki nefret ediyor işte annenden, bir çaresini bulsana. Ama yoook bulmaz. Zaten şimdi ben gidicem programa, o iyilik meleği öğretmenle baş göz edicem adamı. Yaşlı kadına da acıdım ayrıca. O gelini olacak kaltak da allahından bulsun!!!!!

Zaten 4 kanaldan 2 tanesinde evlilik programı olduğundan, kapattım ben de TVyi. Taktım gözlüklerimi, aldım pcmi kucağıma, çak çak çak yazıyorum bunları. Gerçi yazarken ara ara sıkıldığım oldu ve televizyonu açtım. Bu sefer de Bizim Evin Halleri denk geldi. Bu dizi de 5845785.bölümünü yayınlıyordu en son bıraktığımda. Yalnız ne güzel konudan konuya atladım ha. Tamam, burada kesiyorum.

Bir de Nesquik mısır gevreği reklamına denk geldim. Ne kadar çok alırdım eskiden yahu. Şimdiki çocuklar şansız yemin ediyorum. Bizim zamanımızda, o sıralar gösterimde olan çizgi film/animasyon filmlerinin karakterlerinin oyuncakları veya ona benzer şeyler verirlerdi. Şimdi onlar da yok. Nesquik oyuncaklarımı hatırlıyorum da, iki koliydi sanırım. (Abartmış olabilirim) Şimdi bomboş o kutular, içinden sadece çikolatalı toplar çıkıyor. Gerçi yeni nesil, bilgisayarla, televizyonla falan büyüyor. Bizim zamanımızda öyle miydi beeh? İzlerdik Pokemon’umuzu, alırdık tasolarımızı çat çat köktürürdük. Okuldan gelince de Hugo ve Tolga Abi izledik mi, oohh mis. Bi de orada yarışmacı olmak için uğraşırdık ama bu pek denk gelmezdi.

Çok farklıydı ya her şey. Diziler, programlar, çizgi filmler, sinemalar… Her şey farklıydı. Barış Manço vardı bir kere. Bu sıralarda 7-8 yaşlarındaki çocuklara bakıyorum ve neredeyse acıyorum. Yaşamlarında çok az bir süre bile olsa, Barış Manço’yu mutlaka tanımaları gerekirdi. Ha tanımıyorlar mı? Elbette tanıyorlardır bir şekilde. Ama canlı görmek, konserlerine gitmek, programlarını izlemek… Çok daha farklı.

Ve şu anda da ne fark ettim biliyor musunuz? Ne güzel konudan konuya atlıyorum ben. Az önce ruh halimden bahsederken, 90lı yıllara falan gittim. Hmm işte bu da bir yetenek olmalı. Ama bir gün özel olarak yazacağım 90lı yıllarla ilgili eleştiriler.

Ayaklarım da nasıl üşüyor ama, öyle böyle değil. Biri kalksa dese: “Gel ayaklarını yıkayayım sıcacık suda” diye, valla billa “Oluuuur” derim o derece. Bilgisayarın sıcak kısmına koyacağım birazdan ayaklarımı ısınsın diye o derece yani.

Sonra Ana Sütü’ne geri döndüm. Bizim kaltak gelin terk etmiş kayınvalidesini, anasının yanına dönmüş pislik. Kocası tekmeyi basmış galiba dünya haritası kadar götüne. Neyse iyi de yapmış, bu salağı öldürmek lazım valla.

“O kadın evden gitmedikçe, o eve bir daha asla dönmem!” diye atarlanıyor karı. Anasının yerinde olsam iki tane çarparım ağzının ortasına. Aman sonra da fark ettim ki din içerikli öğütler falan veriyor. Kapattım gitti. Dinsiz imansız olduğumdan değil, sıkıldım diyelim biraz da.

TV ile uğraşıyorum diye seviniyordum ki, o öğlenki ruh halim geri dönüverdi. Telefonum da suskundu bugün zaten, kimse mesaj atmıyordu. Zaten bunları da yazarken şarj bitiyor, pooofff!!!! Şimdi kalkıp şarja takamaz mıyım? Tabii ki takarım ama üşeniyorum çok ehu ehu ehu. O yüzden burada bırakayım ben, gözüm de yoruldu.

2 yorum:

  1. Ay o bölümü izlemiştim asdsdfjg

    YanıtlaSil
  2. Saçma olmus braz diğerlerine oranla sosislipasta da kazanmak istemiore .

    YanıtlaSil

oh teşekkürler! sosisli pasta kazandınız